6 Kasım 2023 Pazartesi

ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?

merhaba. 

evet, bu satırların ve bu lüzumsuz bloğun yazarı hala oğuz atay'ı çok sevmekte, hala dönüp dönüp okumakta bir beis görmemekte, ve adını anmaktan imtina etmemektedir. popüler kültür tarafından içi boşaltılan/bayağılaştırılıp parça parça tüketilen arabesk oğuz atay onun oğuz atay'ı değildir bittabi. herkesin oğuz atay'ı başka.

merhaba.

aradan geçen onca yıldan sonra -dile kolay tamı tamına 15 yıl olmuş bu bloğu yazmaya başlayalı, haha, ar yu fak'in kidding mi-  insan yazmaktan çekinir olsa da, bir sesleneyim istedim. bir umut işte. seste, sesini ötekine duyurma isteğinde her zaman bir umut vardır. umutsuzluk daha ziyade suskunluğa/sessizliğe/kayıtsızlığa teşne.

merhaba.

beni daha evvelden okuyan, yahut takipleştiğimiz, hatta sohbetleştiğimiz, nasıl derler, "eskilerden" işte biri ya da birileri var mıdır? nostalji olsun maksatlı bir beyhude işgüzarlık peşinde değilim elbette, sadece merak. ve merakın bitişiğinde muhtemelen mutlanmama sebep olacağı için heyecanla sormak. bu yani. keşke birileri olsa da birbirimize seslerimizi tatlı tatlı duyursak.

merhaba.

hayat tarafından kesinkes alt edilmiş, panik bozukluk ve majör depresyon belalarıyla cebelleşip iyice yorgun düşmüş, mamafih kazık kadar adam olup -şaka değil hanımlar/beyler bu herif baya baya 36 yaşında haydut kadar artık- hala hayatla, dünyayla ve kendiyle barışamamış bir semih var artık. lakin bir yandan da meselelerinin önemli bir kısmını halletmiş. komplekslerinin çoğunu aşmış, bir sürü kusuruyla ve korkusuyla yüzleşip daha iyi biri olmuş, evet, daha iyi bir semih. daha dingin. daha sakin. öfkesi solmuş, ve kurt vonnegut'un o şahane duasındaki gibi "değiştiremeyeceği şeyleri kabullenme" ve artık bundan kendine suçluluk çıkarmama evresine yaklaşmış. ama bir yandan da çok üzgün bir semih var tabi. hayat ve insanlar bana neler neler yaptı. bir de ben kendime neler yaptım.

merhaba.

ben hala buradayım sevgili blogır, lakin sen hala buralarda mısın, var mısın acaba? yok yere boşlukta çınlayan/karanlıkta sönüp kaybolan manasız ve naçar bir sesten öteye gidemeyecek mi benim sesim yoksa?

2 Aralık 2017 Cumartesi

Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak!

Şarkısı müthiş hüzünlü, fevkalade buruk, bir asma yaprağı kadar güzel ve bir kar kaplanı kadar nadide ama, muhtemelen türk sanat musikisinin en soluk kesici eserlerinden biridir, başlığa aldanmayın. Buluşup buluşmayacağımız meçhul ve müphem zira. Çok klişe olacak lakin -zaten ömür dediğimiz şey en basit/en bayağı klişelerle tükeniyor- hayat bu; ne getireceği bilinmez.
Hem buluşsak ne olacak ki? Aradan geçen onca zamanı telafi edebilecek miyiz? Beyhude bir çabadan, nafile bir gayretten, acıklı bir boşa kürek çekme meşgalesinden öteye gidebilecek mi?
Bıraktığımız yerden, asude, sanki daha dünmüş gibi misal, devam edebilecek miyiz?
Mamafih her buluşma yarım ve eksiktir. Geçmiş geçmişte kalmıştır ve yıkık dökük bir geçmişten ağrısız sızısız bir şimdi yaratılamaz. En karanlık geçmişi bağışlatan buluşmalar, dandik ve kelek Yeşilçam filmlerine özgü, tüyler ürpertici bir distopyadır.
Kadın pavyonlara düşer başına gelmedik felaket kalmaz, adam ölümün eşiğinden döner hatta kör olur gözleri görmez sokaklarda sürünür, fakat yıllar yıllar sonra buluştuklarında her şey bağışlanır, unutulur, hepi end vuku bulur. O denli karton/yapay/ve teflon karakterlerdir ki; acıları/yaraları/sakatlıkları da bir çırpıda solar, bir kalemde silinir, yağ gibi süzülüp akar üstlerinden.
İnsan denen varlık acı çeker, yaralanır, sakatlanır oysa. Ve bunları hayat boyu unutmaz. İnsana dair her şeyin bu denli hafifsenmesi de ütopyaya değil, olsa olsa distopyaya teyellenir.

Yine de, elbet bir gün buluşamasak da, bu hep böyle yarım kalacak olsa da, hala şahsımı iyi midir/kötü müdür/mutlu mudur/mutsuz mudur diye merak edenler için, kimseciklerin de merak ettiğini sanmıyorum fakat olmaz ama olur ya, şuraya tivitır adresimi bırakayım.

Bloglarda buluşuncaya dek bendenize buradan ulaşabilirsiniz.

twitter.com/keskehanfri